Hz. Mevlânâ’ya Göre Sema
Semâ, Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine ruh zerrelerinin, “Evet Rabbimizsiniz” deyişlerinin sesini duymak, kendinden geçmek, Rabb’ine kavuşmaktır.
Şu zerreler, güneşin ışığında sûfiler gibi Sema edip dururlar; fakat hangi nağmeyle, hangi vuruşla, ne biçim bir sazla Sema ederler, kimsecikler bilmez.
Semâ, diri kişilerin canlarına rahat ve huzurdur. Bunu canında can olan bilir.
Semâ, gönüller alan sevgiliye kavuşmak içindir.
Özündeki ay gibi cevheri görmeyen kişiye musıkî ne yapsın, def ne etsin?
Donup buz kesilen, bu musıkînin tesirine kapılmayan, ölüp yok olanlardan da aşağı canın, toprak başına…
Sema’a girdin mi iki dünyadan da dışarı çıkarsın; Sema Âlemi, iki âlemden de dışarıdadır.
Yüzleri Kıbleye dönmüş kişiler bu dünyada da Semâ’dadır, o dünyada da.
Hele halka olup Semâ ederek dönüp duranların ortasında “Kabe” de olursa…